12 Aralık 2017 Salı

ÇAVDAR TARLASINDA ÇOCUKLAR - J.D. SALINGER





“Bir insan öldü diye onu sevmekten vazgeçmek zorunda mısın, Tanrı aşkına; özellikle de, hayatta olanlardan bin kez daha iyi kalpli bir insansa?” J. D. Salinger - Çavdar Tarlasında Çocuklar

🔸 Öncelikle şunu söylemeliyim ki kitabı okurken sonunda ne olacak acaba, olayların sonu neye varacak diye merak ediyordum. Derken kitabı okudukça Holden’in dünyasına kaptırmış bir şekilde buldum kendimi. Dolayısıyla sonunun önemi pek kalmamaya başladı ki sonuna geldiğimde çok farklı bir durumla karşılaşmadım. O yüzden sizlere söylemeliyim ki klasik ya da sürpriz bir son beklemeyin. Olay akışı çok tekdüze ilerliyor.
🔸Kitap Holden’ ın okuldan kovulmasıyla başlayıp psikiyatri tedavisiyle son buluyor. 20li yaş grubundan bir gencin yaşadığı psikolojik durum anlatılıyor. Holden farklı bir bakış açısına sahip, bana kalırsa aşırı doğal, olanı olduğu gibi algılayıp yorumlayan bir karakter. Fakat bu durumu onu bulunduğu ortamdan dışlanmasına sebep oluyor. Sanırım hayatta tek sevdiği şey sadece kardeşleri. Bunların dışında herkesten her şeyden nefret eden, dünyaya insanlara biraz olumsuz bakan bir karakter. Ama bence zaten böyle olduğu için o böyle bakıyor, olanı olduğu gibi kabulleniyor ve eleştiriyor.
🔸Kitap boyunca çevresindeki insanları okuyacaksınız ve bunları o kadar iyi gözlemleyip tasvirlemiş ki... O kişileri anlattıkça çevrenizden birilerine benzeteceğinize eminim. Karakterler çok bizden, her gün karşılaştığımız yapay insanlardan. Zaten kitap da yapaylığa bir başkaldırı niteliğinde.
🔸Pek çoğunun boş olarak nitelendirdiği bir eser. Evet çok fazla bir bilgi vermiyor okuyana. Fakat dikkate alınırsa gençlik psikolojisi hakkında ince detaylar veriyor okuyucuya. Topluma yabancılaşmış bir gencin yapaylıktan uzak durduğu ve gözlemlerine dayanan psikolojik bir çözümleme diyebiliriz bu eser hakkında.

9 Aralık 2017 Cumartesi

AŞK VE ACI - RAUDA JAMIS

 
 
 
 
 
 
 
“Neden yürümek için ayaklarım olsun ki, uçmak için kanatlarım var.”

🕊 Bu cümleleri söyleyen biriydi işte Frida. Yaşadığı onca acıya, yaşam mücadelesine rağmen bardağın dolu tarafına bakan biri. Bu kitapta da Frida’nın kazadan sonra yaşadığı acı yüklü bir beden ve bu bedenden gelen müthiş bir resim yeteneği anlatılmaktadır. Frida' nın yaşadığı beden acısını yarattığı resimler bastırmaktadır. Bu acılar sayesinde onlarca portre yaratmış, onlarca eserler vermiştir. Hayata tutunmasını sağlayan yataktayken, hastanedeyken yarattığı resimleridir.

🕊Peki ya aşkları? Diego! Diego onun hayatında en büyük yer edinen aşkı, eşi ve destekçisi. Fakat aynı zamanda ne yazık ki en büyük derdi, hem derdi hem dermanı. Tam bir şıpsevdi sürekli kadınlarla olan biri Diego. Fakat en sonunda vardığı yer yine Frida’nın yanı. Fridanın da Diego’nun dışında aşkları olmamış değil. Bulunduğu ortamda sürekli dikkat çeker, ilgi odağı olurdu ve dolayısıyla peşinde olan çoktu.

🕊Bu kitapta aslında Frida’nın yaşamını okudukça onun eserlerini de okuyoruz. Tablodakiler yaşamının ta kendisi. Bu tablolarında verilen mesajları kitabı okudukça daha da anlamlandırıyorsunuz. Ayrıca kitap çok akıcı, biyografik bir eser. Frida, kendini anlatmış gibi hissediyorsunuz, bu anlamda bir otobiyografik eser tadı veriyor.