OLAĞANÜSTÜ BİR GECE –
STEFAN ZWEIG
‘Bir kez kendini
bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. Ve bir kez
kendi içindeki insanı anlamış olan, bütün insanları anlar.’
Stefan Zweig’ın yine farkını gösterdiği bir eser. İlk kitabı
Satranç’tan sonra büyük bir istekle, büyük bir merakla elime aldım kitabı.
Kitap baş kahramanın başından geçen bir günü anlatır. Karakterin bir gününü
yetmiş sayfaya sığdırmış yazar. Kitabı bitirdikten sonra kitaba doyamıyorsunuz,
bu kadar erken bitmemeliydi demekten alamıyorsunuz kendinizi. Yetmiş sayfa dolu
dolu, hiçbir eksiği olmadan kısa ve öz aktarılmış okuyucuya. Yine bir insanın
psikolojik durumu o kadar yalın ve derin anlatılmıştır ki karakterle empati
kurmaktan yapamazsınız kitabın sonuna kadar.
Kimi zaman gündelik işler o kadar yorar ki bizleri,
kendimizi dinlemeye vakit bulamayız. Kendimizle yüzleşmekten, duygularımızı
açığa çıkarmaktan korkarız. Robotlaşırız ve duygularımızı köreltiriz. Bir süre
sonra da bu durum can sıkıcı bir hal almaya başlar. Yalnız olmaktan, duygusuz
yaşamaktan sıkılır ve bilmediğimiz o duyguları tatma isteği yeşerir içimizde. Olağanüstü Bir Gece’de duyguları
bastırılmış, burjuva ortamında yetişen, istediği her şeye sahip olan fakat
bunlardan hiçbir şekilde haz almayan bir karakter görüyoruz. Yalnızlıktan bunalmış, diğer insanların
dikkatini çekmeye çalışan ve heyecan duymak isteyen birinin serüvenine tanıklık
ediyoruz. İçinde unuttuğu bazı duyguları gün yüzüne çıkarmak istiyor ve bunun
için sokakta sürekli tanımadığı insanlarla muhattap oluyor. Kimi zaman onlardan
aradığı duyguları alıyor, kimi zamansa sadece acı çektiriyor kendine. Fakat hiçbir
şekilde kaçmıyor olanlardan. Üstüne üstüne giderek daha da batmak istiyor en
derine.
Başkahramanımız kendini bulmak istiyor adeta. Olaylar karşısında
nasıl tepki vereceğini, içinde ne tür duygularının uyanacağını öğrenmek ister. Kitabın
sonuna kadar da bu arayışı devam eder.
Yaşayacağı
bütün olumsuzlukları göze alarak en berbat durumlarla karşılaşmak ister. Bu
nedenle kesinlikle kaçmaz başına geleceklerden.
En son yaşadığı bir olay onu zirvede bırakır. Bu olay sayesinde kendini
bulur ve duygularının farkına varır. Kendi kabuğundan çıkar ve tutkularının ve
heyecanının tadına varır.
Her okuyanın kendinden bir taraf bulduğu muhteşem bir
kitap. İnsan duygularına tercüme olan
mükemmel bir ruhsal analiz yaratmış Stefan Zweig bu eserinde. Satranç’ta da buna
benzer ruhsal durumlarla sıkça rastlaşmıştık. Okuduğum bu iki eserle de yazar
hakkında şunu söyleyebilirim: Yazar psikolojik analiz yapmada tamamen bir usta.
İnsanı o kadar iyi tanıyor ki bu sayede bizler de kendimizi ve etrafımızdaki
tanıma fırsatı buluyoruz. Kısa ve öz anlatımıyla her kesimin rahatça
okuyabileceği bu kitap şiddetle tavsiyemdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder