4 Mayıs 2017 Perşembe

SATRANÇ




SATRANÇ – STEFAN ZWEIG


‘Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapamaz.’

Stefan Zweig’la onun son kitabı olan Satranç’ı okuyarak tanıştım. Yazarın son eseri benim ilk Stefan Zweig kitabım oldu fakat öyle sanıyorum ki devamı çok çabuk gelecek. Kısa, insanı yormayan hikayeleriyle kitap okumayı sevmeyen insanları bile kendine bağlayacak bir etkiye sahip.  Bunda yazarın psikanalizle ilgisinin de büyük bir katkısı vardır. Stefan Zweig bu eserinde karakterleri ve olayları psikolojik açıdan o kadar iyi yansıtmış ki sayfaları hızlıca, soluksuz çevirip merakla ne olduğunu öğrenmek isteyeceğinize eminim. Farkında olmadan karakterlerle psikolojik bir bağ kurmaktan kaçamazsınız. Bu açıdan bilinçaltını etkileyebilecek  bir kitap olduğunu söyleyebiliriz.

Bir insanın nasıl yalnız kalamayacağını, kaldığında ise psikolojisine ne derecede zarar verdiğini gözlerinizle görmüş kadar olabilirsiniz. Kişi varlığını sürdürebilmek için muhakkak bir başkasının varlığına muhtaçtır. Sizi tek başınıza alıp bir mekana koysalar kendinizle ya düşman olursunuz ya dost. İşte bu kitapta da karakterimizin kendisine nasıl dost, düşman ve rakip hale geldiği gösterilir. Burada yazarı da tebrik etmek gerekir ki  yazar psikolojik birikimini de kullanarak karakterlerin ruhsal bunalımlarını canlı bir şekilde tasvir etmiştir.

Satranç’ın hikayesine baktığımızda Amerika’dan Arjantin’e yapılan bir gemi yolculuğunda bir araya gelen Czentovic ile Dr. B’nin başından geçenlere şahitlik ederiz. Czentovic hırslı ve kibirli dünya satranç şampiyonu Dr. B ise hayatında canlı olarak hiçbir şekilde satranç oynamamış fakat satrançtan bir o kadar iyi anlayan bir karakter fakat bununla birlikte satranç dışında hiçbir şeyi idrak edemeyen saf bir karakter. Bu iki karakterimiz bu gemide bir satranç turnuvasıyla karşı karşıya gelirler. Dr. B’nin satrancı bu denli nasıl bildiği de hikayenin düğüm noktası. Bu düğümü okuyarak, o anlara bizzat şahitlik yaparak öğrenmenizde fayda var derim.

Stefan Zweig iyi eğitim almış, Yahudi zengin bir ailenin oğludur. Dünya savaşı sırasında Nazilerden kaçarak Avusturya’dan Brezilya’ya yerleşmiştir. Ne var ki bu son eserinde Dünya Savaşının ve Nazilerin büyük etkisi görülmektedir. Satranç’ta sembolik olarak Nazi – Yahudi karşılaştırmasının yapıldığına rastlarsınız.  Czentovic kazanma hırsı ve kendinden emin tavırlarıyla Nazileri, Dr. B ise kapana kısılmışlığı ve yaşadığı ruhsal çöküşüyle savaşın etkisindeki Yahudileri sembolize eder. Bununla birlikte kitabı okurken pek çok benzetmelere daha rastlarsınız. 

Yazar bu kitabını yayınladıktan sonra dünyanın bütün savunduğu  değerlerini kaybettiğine inanarak 1942 yılında eşiyle birlikte intihar eder. Nazilerin savaştaki son başarısı onun için kırılma noktası olur ve kendi isteğiyle bu hayattan eşiyle birlikte uzaklaşmak ister. Düşünüldüğünde yazar gerçekten de insana acı veren bir hikayeye sahiptir. Hikaye yazarın yaşadıklarıyla özdeşleşince daha can alıcı olur, daha da yaralar okuru. Bu nedenle yazarın hayatına biraz dokunup bir döneme tanıklık etmek isterseniz okuyabileceğiniz en başarılı eserlerden biri. Eminim ki benim gibi diğer eserlerini okumak için sabırsızlanacaksınız.

2 yorum:

  1. Tebrik ediyorum seni bitanem yine çok güzel yorumlamışsın������ başarılarının devamını diliyorum

    YanıtlaSil
  2. Tesekkur ederimmm bitanemm ☺️����

    YanıtlaSil