SATRANÇ – STEFAN ZWEIG
‘Bize hiçbir şey
yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler çünkü bilindiği gibi
yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapamaz.’
Stefan Zweig’la onun
son kitabı olan Satranç’ı okuyarak tanıştım. Yazarın son eseri benim ilk Stefan
Zweig kitabım oldu fakat öyle sanıyorum ki devamı çok çabuk gelecek. Kısa,
insanı yormayan hikayeleriyle kitap okumayı sevmeyen insanları bile kendine
bağlayacak bir etkiye sahip. Bunda yazarın psikanalizle ilgisinin de
büyük bir katkısı vardır. Stefan Zweig bu eserinde karakterleri ve olayları
psikolojik açıdan o kadar iyi yansıtmış ki sayfaları hızlıca, soluksuz çevirip
merakla ne olduğunu öğrenmek isteyeceğinize eminim. Farkında olmadan
karakterlerle psikolojik bir bağ kurmaktan kaçamazsınız. Bu açıdan bilinçaltını
etkileyebilecek bir kitap olduğunu söyleyebiliriz.
Bir insanın nasıl
yalnız kalamayacağını, kaldığında ise psikolojisine ne derecede zarar verdiğini
gözlerinizle görmüş kadar olabilirsiniz. Kişi varlığını sürdürebilmek için
muhakkak bir başkasının varlığına muhtaçtır. Sizi tek başınıza alıp bir mekana
koysalar kendinizle ya düşman olursunuz ya dost. İşte bu kitapta da
karakterimizin kendisine nasıl dost, düşman ve rakip hale geldiği gösterilir.
Burada yazarı da tebrik etmek gerekir ki yazar psikolojik birikimini de
kullanarak karakterlerin ruhsal bunalımlarını canlı bir şekilde tasvir
etmiştir.
Satranç’ın
hikayesine baktığımızda Amerika’dan Arjantin’e yapılan bir gemi yolculuğunda
bir araya gelen Czentovic ile Dr. B’nin başından geçenlere şahitlik ederiz.
Czentovic hırslı ve kibirli dünya satranç şampiyonu Dr. B ise hayatında canlı
olarak hiçbir şekilde satranç oynamamış fakat satrançtan bir o kadar iyi
anlayan bir karakter fakat bununla birlikte satranç dışında hiçbir şeyi idrak
edemeyen saf bir karakter. Bu iki karakterimiz bu gemide bir satranç
turnuvasıyla karşı karşıya gelirler. Dr. B’nin satrancı bu denli nasıl bildiği
de hikayenin düğüm noktası. Bu düğümü okuyarak, o anlara bizzat şahitlik yaparak
öğrenmenizde fayda var derim.
Stefan Zweig iyi
eğitim almış, Yahudi zengin bir ailenin oğludur. Dünya savaşı sırasında
Nazilerden kaçarak Avusturya’dan Brezilya’ya yerleşmiştir. Ne var ki bu son
eserinde Dünya Savaşının ve Nazilerin büyük etkisi görülmektedir. Satranç’ta
sembolik olarak Nazi – Yahudi karşılaştırmasının yapıldığına rastlarsınız.
Czentovic kazanma hırsı ve kendinden emin tavırlarıyla Nazileri, Dr. B
ise kapana kısılmışlığı ve yaşadığı ruhsal çöküşüyle savaşın etkisindeki
Yahudileri sembolize eder. Bununla birlikte kitabı okurken pek çok benzetmelere daha
rastlarsınız.
Yazar bu kitabını
yayınladıktan sonra dünyanın bütün savunduğu değerlerini kaybettiğine
inanarak 1942 yılında eşiyle birlikte intihar eder. Nazilerin savaştaki son
başarısı onun için kırılma noktası olur ve kendi isteğiyle bu hayattan eşiyle birlikte uzaklaşmak
ister. Düşünüldüğünde yazar gerçekten de insana acı veren bir hikayeye sahiptir. Hikaye
yazarın yaşadıklarıyla özdeşleşince daha can alıcı olur, daha da yaralar okuru.
Bu nedenle yazarın hayatına biraz dokunup bir döneme tanıklık etmek isterseniz
okuyabileceğiniz en başarılı eserlerden biri. Eminim ki benim gibi diğer
eserlerini okumak için sabırsızlanacaksınız.
Tebrik ediyorum seni bitanem yine çok güzel yorumlamışsın������ başarılarının devamını diliyorum
YanıtlaSilTesekkur ederimmm bitanemm ☺️����
YanıtlaSil