İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN –
SABAHATTİN ALİ
"İçimizdeki
şeytan pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... İçimizde şeytan yok...
İçimizde aciz var... Tembellik var... İradesizlik, bilgisizlik ve bunların
hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaçmak itiyadı
var..."
Bir roman ancak bu kadar canlı anlatılabilirdi
sanırım. Roman karakterleri sanki karşınızda oturuyor ve bizzat sizinle
dertleşiyor hissi veriyor. Karakter çözümlemeleri o kadar sahici ki elinizi
uzatsanız dokunabilecek gibi oluyorsunuz. Yazar, karakterlerin iç
hesaplaşmalarını karakter betimlemeleri yaparak okuyucuya çarpıcı bir şekilde
aktarmıştır. Bundan dolayıdır ki okuduğumuz her karakteri çok kolay bir
şekilde kafamızda canlandırabiliyoruz. Sabahattin Ali bu anlamda bu eserinde
karakter tanımlamalarını ve psikolojik çözümlemelerini en başarılı bir biçimde
okuyucusuna ulaştırmıştır. İnsanın iç dünyasını ve iç hesaplaşmalarını
betimlerken o insanları çok iyi derecede tanımamızı sağlamıştır. Kişinin
yaşadığı psikolojik durumunu gözler önüne canlı bir şekilde sermiştir.
Ömer ile Macide romanımızın baş
kahramanları. Ömer felsefe öğrencisi, Macide ise konservatuar öğrencisidir.
Macide Balıkesir’den ailesinin yanından okulunu okumak için İstanbul’daki
akrabası Emine Teyzesinin evine yerleşmiştir. Bir gün Macide Emine
Teyze’yle vapurdayken Ömer onu görür ve ona bir anda tutulup aşık olur.
Ne şanstır ki Ömer Emine Teyze’yi tanımaktadır. Daha önceleri ara sırada
gittiği Emine Teyze’nin evine Macide sebebiyle daha sık gitmeye başlar. Bir gün
Macide ev halkıyla tartışır ve evi terk etmek zorunda kalır. İşte bu olaydan
sonra Macide ve Ömer ilişkisi büyük bir hız kazanır. Macide Ömer’le bir
pansiyona yerleşir ve yaklaşık üç ay kadar birlikte yaşarlar. Ömer Macide’yi ne
kadar çok sevse de içindeki şeytan sürekli ona engel olmaktadır. Bir insanın ne
kadar iyi ve aşık görünse de çaresiz olduğunda kötü yollara başvurduğunu
görürsünüz. Ömer psikolojik bunalımlar yaşayarak başka bir kişiliğe
dönüşür sürekli. Kendisiyle daima savaşır haldedir, memnun olmadığı taraflarını
değiştirmek için debelenip durur. Bu değişimi ve savaşı karşısında Macide’nin
sabrını da tebrik etmek gerekir doğrusu.
Ömer’in ikinci bir karaktere bürünmesinin
bir diğer sebebi de aydın gibi görünen fakat içi boş arkadaşlarıdır. Bu
arkadaşlarının yanında bambaşka bir kişiliğe dönüşüp Macide’nin iğrendiği bir
insan olur. Ömer parasal bakımdan o kadar zor durumdadır ki bu sebeple bu
arkadaşlarına muhtaç tır. Macide ise bu arkadaşlarından hiç haz etmez, sürekli
onlardan uzaklaşmaya çalışır. Ne yazık ki gün gelir Ömer’den de uzaklaşmak
istemek zorunda kalır.
Ömer’in o mükemmel aşkına şahit olduktan
sonra nasıl böyle hızlı bir biçimde kişiliği değişime uğrar diye sorgular
durursunuz kitabı okurken. Ömer’in içindeki şeytan mıdır bunu yapan? Yoksa bu
sadece bir bahane mi? Kitabın sonuna doğru yazar çok anlamlı bir biçimde yanıt
verir bu sorulara. Ömer karakterini kendinizle özleştirir ve düştüğü
yanlışlardan sonra sığındığı içindeki şeytanı kendinde aramayan olmamıştır herhalde.
Çoğumuz şeytanı bahane ederek benzer hatalara düşeriz bence. Bu bakımdan bu
kitapta kendisini bulan çok olmuştur ki bu da kitabın en önemli özelliğidir.
Kitabın sonuna gelindiğinde yazara bir kez
daha hayran kalmamak mümkün değil. Okuyucu şöyle bir aynada kendine bakar ve
hikayade kendinden bir pay çıkarır. Yazar’dan dersini alır ve kendisiyle
alakalı bir yargıya ulaşır muhakkak. Gerçekler yüzüne birer birer çarpar. Ne
kadar başlarda reddetsen de gerçekleri kabul ederek kapatırsın sayfaları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder